Çok sevdiğim 'Şizofren Aşka Mektup' kitabından çıkardığım hoşuma giden cümleler... paylaşmak istedim... Asla çözemediğim kurallarıyla beni hep dışına sürükleyen hayata yeniden tutunmaya çalıştığım tek yerin size duyduğum bu derin aşk olduğunu bilmediniz hiç..
Sorardım, senden değil, neden hep kendimden kaçtığımı..
Her yeni ilişkiyle içimdeki boşluğun biraz daha derinleştiğini bildiğim halde bu hayatı neden sürdürdüğümü sorardım kendime...Beni daha çok kırmasınlar diye kendimi adamalarım olmadık insanlara. Yanındaydım onların, yan yanaydım. Ama hiçbir zaman onlarla birlikte olmadım. Hiçbir zaman kabullenmedim varlıklarını.
İlişkimizdeki alışkanlığın açtığı her boşluk, başkalarının sevgisine duyduğum özlemi biraz daha artıyordu.
İçim burkulurdu gitmesinden, ama yine de gitmesini isterdim..
içinde senin olmadığın bir hayat beni hiç cezbetmiyordu.. Eksik olan sendin..
İstediğin zaman eskisi gibi bana ulaşamamak seni kışkırtıyordu. Artık ulaşılamayan, merak edilen, güvenilmez ve tahrik eden kadındım..
Açlığını duyduğum senin sevgindi, cinsellik değil.. Ne onda, ne başka birinde, nede dünya üzerinde hiçbir yerde olmayan, sadece ruhunun o karanlık, o binbir gizemle dolu bahçesinde gezinirken hissedebildiğim sevgin..
Sevgi öğretilmemişti ona. Hep acımasız ve sağlam olmaya zorlamıştı onu hayat..
En büyük dert kimi özlediğini, kimi sevdiğini bilememekmiş.. Kendim deyince aklıma o sahipsiz sızı geliyor. Kendim deyince, sen artık yaşama, sen artık duygularını yitirdin, bir daha hiçbir zaman eskisi gibi sevemeyeceksin, diyen o ses geliyor aklıma..
Kendi yalnızlığıma bakmaz, başkalarının yalnızlığını çözmeye çalışırdım..
Tek bildiğim savaşmam gerektiğiydi ve kazanmam..Duygularımı, hayallerimi gizleyip kazanmam..
Öyle büyüktü ki özlediğim sevgi, ona kavuşabilmek için hep bir başkası gibi yaşadım. Yıllarca sevgiyi özlerken, sanki ona hiç ihtiyacım yokmuş gibi davrandım..
Yüreğimdeki kum saatini, o göz açıp kapayıncaya kadar geçen "sen" den, sanki asırlarca tükenmek bilmeyen "sensizliğe" tersyüz ederek gittin..
Seni sevmek, ait olduğun gökyüzünde seni özgür bırakmaktı.
Sevmek, ruhumun tek sahibi olan seni sahiplenmemeye kanaya kanaya razı olmaktı..~Sonra sevmek, yaralı kadınlığımı başka yüreklerle avutma yanılgısına kapılmak oldu..
Kimseye veremedim yüreğimi. Ne zaman baksalar içime, yüreğimin kırık aynasında kendilerinin değil, S'enin yüzünün aksini gördüler -hep-..
Arzuladığım ne varsa herşey karşılıksız kaldı bu hayatta..
Senin o affedemediğin kalbinde yatıyor benim tek ve gerçek sevgim..
Tanıdığımı sandığım insanlar öylesine çabucak değişiyor ki.. İnsanları tanımakta zorlanınca, bütün öfkem, bütün kırgınlığım kendime yöneliyor!.. Sırf kalemini değdirdiğin için atmaya kıyamadığım bu kağıtlar..
Asıl çektiğim acı buydu aslında, yanındayken kendimi yine de senden çok uzaklarda hissetmem..
Mükemmellik, kaybedeni çok, anlamsız ve haksız bir yarıştır.. Tıpkı İstanbul gibiydin; Sana dokunmak, sana kapılmak, sana tapmak yenilgiyi daha baştan kabul etmekti..
Herşeyi derinden hissedebilmek için korunaksız, zırhsız bırakmıştım kendimi..
Çünkü aradığım aşkı bulamadım bu hayatta..
Aramızda en çok kullandığımız kelime ayrılıktı..
Karakterim, sevgimle onun sevgisi arasında sanki imkansız bir uçurum gibi açılıyordu..
Sevgiliyle geçirilen en sıradan an bile bir mucize gibidir. Asla tüketemez; asla sıkılamazsın.. Aşkını bilinçaltımda da yaşadığımı fark etmiyorsun..