| HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
ilker Yazar
Mesaj Sayısı : 20 Yaş : 34 Nerden : dünya... Puan : 0 Kayıt tarihi : 19/11/08
| Konu: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! Perş. Kas. 20, 2008 1:40 am | |
| Acılara Tutunmak
Acı çekmek özgürlükse Özgürdük ikimiz de O, yuvasız çalıkuşu Bense kafeste kanarya O, dolaşmış daldan dala Savurmuş yüreğini Ben bölmüşüm yüreğimi Başkaldıran dizelere Kavuşmak özgürlükse özgürdük ikimiz de elleri çığlık çığlık yanyana iki dünya ikimiz iki dağdan iki hırçın su gibi akıp gelmiştik buluşmuştuk bir kavşakta unutmuştuk ayrılığı yok saymıştık özlemeyi şarkımıza dalmıştık mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde aramakmış oysa sevmek özlemekmiş oysa sevmek bulup bulup yitirmekmiş düşsel bir oyuncağı yalanmış hepsi yalan sevmek diye bir şey vardı sevmek diye bir şey yokmuş Acı çektim günlerce Acı çektim susarak Şu kısacık konutlukta Deprem kargaşasında Yaşadım bir kaç bin yıl Acılara tutunarak Acı çekmek özgürlükse Özgürüz ikimizde acılardan artakalan işte o bakışlarmış kuğu diye gözlerimde gün batımı bulutlarmış yalanmış hepsi yalan savrulup gitmek varmış ayrı yörüngelerde... | |
|
| |
ilker Yazar
Mesaj Sayısı : 20 Yaş : 34 Nerden : dünya... Puan : 0 Kayıt tarihi : 19/11/08
| Konu: Geri: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! Perş. Kas. 20, 2008 1:47 am | |
| Acıyı Bal Eyledik
Pir Sultan olur dirilir'
bak su bebelerin güzelliğine kaşı destan gözü destan elleri kan içinde
kor olasın demiyorum kor olma da gör beni
damda birlikte yatmışız öküzü hoşça tutmuşuz koyun değil şu dağlarda sanki kendimizi gütmüşüz hor baktık mi karıncaya kirdik mi kanadını serçenin vurduk karacanın yavrulusunu ya nasıl kıyarız insana
sen olmazsan öldürmek ne çürümek ne zindanlarda özlem ne ayrılık ne yokluk ne yoksulluk ne ilenmek ne dilenmek ne ilenmek ne dilenmek ne issiz güçsüz dolanmak ne gün gün ile barışmalı kardeş kardeş duruşmalı koklaşmalı söyleşmeli korka korka yasamak ne
kahrolasın demiyorum kahrolma da gör beni
kanadık toprak olduk çekildik bayrak olduk döküldük yaprak olduk geldik bugüne
ekmeği bol eyledik acıyı bal eyledik sıratı yol eyledik geldik bugüne
ekilir ekin geliriz ezilir un geliriz bir gider bin geliriz beni vurmak kurtuluş mu
kor olasın demiyorum kor olma da gör beni | |
|
| |
ilker Yazar
Mesaj Sayısı : 20 Yaş : 34 Nerden : dünya... Puan : 0 Kayıt tarihi : 19/11/08
| Konu: Geri: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! Perş. Kas. 20, 2008 1:52 am | |
| Anılar Irmağının Kıyısında
kavaklar ışıldardı batıya karşı küskün dağlar gülkurusu yazılar kızıltılı öyle çetin öyle hırçın bir çağdı ki öyle o sevmek yangın uğultusu sevilmemek yangındı
kavakların arkasında bir evdi mor patiska perdeleri oyalı gözalıcı kumrallığı akşamüstleri eşsiz bir çağlayandı ayrılmazdı pencereden bütün bir yaz aradığı o şehzâde kimbilir kimdi
hem severdik o çiçeği delicesine hem de sevmez görünürdük çocukluk işte kapışmamız sanki bir başka nedendendi yoksulluk dağ başında yalınayak keloğlan varsıllıksa subaşında bir devdi
yuvasız bir atmacaydı sevmek belki de döner ha dönerdi de taa yukarlarda konamazdı biryerlere amaçsız bir yolculuktu sevmek bir sürekli kaçmaktı kendi kanatlarından gidip gidip dönmekti hep aynı yere
topu bulutlara tepmekti sevmek çıplak atı deliduman sürmekti yazılarda ağaçların tepesine çıkıp inmekti sevmek kovalarla şarap içip o dinginlikte tabanca yumruk bıçak düğünlerde kıyasıya halay çekmekti sevmek
ben miydim topa vuran vururcana yoksulluğun başına top çıkardı yıldızlara bütün gözler yıldızlara kız bakardı yıldızlara saçları sular gibi akardı pencereden
ben miydim çıplak atı koşturan deliduman at giderdi çevrenlere bütün gözler çevrenlere kız bakardı çevrenlere masallar çevrenlere saçları sular gibi akardı pencereden
duruyor daha orda gün batarken daha orda kavaklar daha orda duruyor daha orda o sevmek daha orda teptiğim top bulutlarda sürdüğüm at bulutlarda yüzdüğüm çay bulutlarda kavgalarım özlemlerim dönmedi daha orda bulutlar nerde? bulutlar nerde?
o kız artık yok orda o saçları çağlayanlı o gözleri kuşlarlı o kız artık yok orda yok orda o çocuklar yok orda o kavgalar o kıskançlık yok orda o gizlemek yok orda varsam baksam o bahçe varsam baksam o akşam o bahçe de yok orda o akşam da yok orda
ya ben nerelerdeyim ya ordaki ben nerde? | |
|
| |
ilker Yazar
Mesaj Sayısı : 20 Yaş : 34 Nerden : dünya... Puan : 0 Kayıt tarihi : 19/11/08
| Konu: Geri: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! Perş. Kas. 20, 2008 1:58 am | |
| ( Ve şiir ) Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz
Bir oğlum olacak adı temmuz uykusuz korkusuz beter mi beter ben beynimi satarak yaşıyorum o benden proleter
bir oğlum olacak adı temmuz karataşın göbeğinde aşk karataşın göbeğinde barış karataş çatladı çatlayacak bende bitmeyen kavga onda yeniden başlayacak
bir oğlum olacak adı temmuz öfkede benden fırtına sevgide deniz ne samanyollarının ulu kervanları susuzluğumun ne kutupşafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin temmuz gibi sıcak ve bereketli temmuz gibi uçsuzbucaksız
bir oğlum olacak adı temmuz dilinde en güzel sesi türkçemin kulağı en yiğit şarkılarla delik korkak bir merakla değil yıldızlı karanlığı vivaldi'yi dinler gibi okuyup anlayacak ve belki de sütdişleri sürerken balaban bir bursa şaftalisine ay'dan kendi sesini dinleyecek vahşi bir çiçek gibi açılmış gözleriyle
ben ki yalınayak bastım kızgın dişlerine açlığın iri bir çizme gibi balkanlar'a basarken faşizm dağlarda silah atmayı sevdim ben ki silah taşıdım gizli gizli dünyanın bütün devrimlerine boşuna dönmüyor bu rotatifler boşuna bağırmıyor bu kara boşuna dinlemiyor bu korku kapımızı anamın aksütü gibi biliyorum ki doyumsuz günlere doğacak temmuz doyumsuz günler görecek hani şu hep andıkça sızlatan yüreğimizi hani şu hep dalıp dalıp gittiğimiz andıkça beklediğimiz beklediğimiz beklediğimiz ve tam görecekken göçüp gittiğimiz günler gibi günler ama mutlaka
karataşın göbeğinde aşk karataşın göbeğinde barış karataş çatladı çatlayacak ben direndim yorulmadım o yorulup yıkılmayacak... | |
|
| |
ilker Yazar
Mesaj Sayısı : 20 Yaş : 34 Nerden : dünya... Puan : 0 Kayıt tarihi : 19/11/08
| Konu: Geri: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! Perş. Kas. 20, 2008 2:05 am | |
| Haziranda Ölmek Zor ...orhan kemal'in güzel anısına...
işten çıktım sokaktayım elim yüzüm üstümbaşım gazete
sokakta tank paleti sokakta düdük sesi sokakta tomson sokağa çıkmak yasak
sokaktayım gece leylâk ve tomurcuk kokuyor yaralı bir şahin olmuş yüreğim uy anam anam haziranda ölmek zor!
havada tüy havada kuş havada kuş soluğu kokusu hava leylâk ve tomurcuk kokuyor ne anlar acılardan/güzel haziran ne anlar güzel bahar! kopuk bir kol sokakta çırpınıp durur
çalışmışım onbeş saat tükenmişim onbeş saat acıkmışım yorulmuşum uykusamışım anama sövmüş patron ter döktüğüm gazetede sıkmışım dişlerimi ıslıkla söylemişim umutlarımı susarak söylemişim sıcak bir ev özlemişim sıcak bir yemek ve sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler çıkmışım bir kavgadan vurmuşum sokaklara
sokakta tank paleti sokakta düdük sesi sarı sarı yapraklarla birlikte sanki dallarda insan iskeletleri
asacaklar aydemir'i asacaklar gürcan'ı belki başkalarını pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim dökülüyor etlerim sarı yapraklar gibi
asmak neyi kurtarır sarı sarı yaprakları kuru dallara? yolunmuş yaprakları kırılmış dallarıyla ne anlatır bir ağaç hani rüzgâr hani kuş hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?
asılmak sorun değil asılmamak da değil kimin kimi astığı kimin kimi neden niçin astığı budur işte asıl sorun!
sevdim gelin morunu sevdim şiir morunu moru sevdim tomurcukta moru sevdim memede ve öptüğüm dudakta ama sevmedim, hayır iğrendim insanoğlunun yağlı ipte sallanan morluğundan!
neden böyle acılıyım neden böyle ağrılı neden niçin bu sokaklar böyle boş niçin neden bu evler böyle dolu? sokaklarla solur evler sokaklarla atar nabzı kentlerin sokaksız kent kentsiz ülke kahkahanın yanıbaşı gözyaşı
işten çıktım elim yüzüm üstümbaşım gazete karanlıkta akan bir su gibi vurdum kendimi caddelere hava leylâk ve tomurcuk kokusu havada köryoluna havada suçsuz günahsız gitme korkusu ah desem eriyecek demirleri bu korkuluğun oh desem tutuşacak soluğum
asmak neyi kurtarır öldürmek neyi yaşatmaktır önemlisi güzel yaşatmak abeceden geçirmek kıracın çekirgesini ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
ah yavrum ah güzelim canım benim / sevdiceğim bitanem kısa sürdü bu yolculuk n'eylersin ki sonu yok! gece leylâk ve tomurcuk kokuyor uy anam anam haziranda ölmek zor!
nerdeyim ben nerdeyim ben nerdeyim? kimsiniz siz kimsiniz siz kimsiniz? ne söyler bu radyolar gazeteler ne yazar kim ölmüş uzaklarda göçen kim dünyamızdan?
asmak neyi kurtarır öldürmek neyi? yolunmuş yaprakları ve kırılmış dallarıyla bir ağaç söyler hangi güzelliği?
kökü burda yüreğimde yaprakları uzaklarda bir çınar ıslık çala çala göçtü bir çınar göçtü memet diye diye şafak vakti bir çınar silkeledi kuşlarını güneşlerini: «oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet, memet! »
gece leylâk ve tomurcuk kokuyor üstümbaşım elim yüzüm gazete vurmuşum sokaklara vurmuşum karanlığa uy anam anam haziranda ölmek zor!
bu acılar bu ağrılar bu yürek neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar bu ağaçlar niçin böyle yapraksız bu geceler niçin böyle insansız bu insanlar niçin böyle yarınsız bu niçinler niçin böyle yanıtsız?
kim bu korku kim bu umut ne adına kim için?
«uyarına gelirse tepemde bir de çınar» demişti on yıl önce demek ki on yıl sonra demek ki sabah sabah demek ki «manda gönü» demek ki «şile bezi» demek ki «yeşil biber» bir de memet'in yüzü bir de güzel istanbul bir de «saman sarısı» bir de özlem kırmızısı demek ki göçtü usta kaldı yürek sızısı geride kalanlara
nerdeyim ben nerdeyim? kimsiniz siz kimsiniz?
yıllar var ki ter içinde taşıdım ben bu yükü bıraktım acının alkışlarına 3 haziran '63'ü
bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta bir kırmızı gül dalı iğilmiş üzerine yatıyor oralarda bir eski gömütlükte yatıyor usta bir kırmızı gül dalı iğilmiş üzerine okşar yanan alnını bir kırmızı gül dalı nâzım ustanın
gece leylâk ve tomurcuk kokuyor bir basın işçisiyim elim yüzüm üstümbaşım gazete geçsem de gölgesinden tankların tomsonların şuramda bir çalıkuşu ötüyor uy anam anam haziranda ölmek zor!
| |
|
| |
ilker Yazar
Mesaj Sayısı : 20 Yaş : 34 Nerden : dünya... Puan : 0 Kayıt tarihi : 19/11/08
| Konu: Geri: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! Perş. Kas. 20, 2008 2:23 am | |
| Koçero - Vatan Şiiri
Keklik serer palazını tenha kayalıklara uçurur korkusunu kara diken savurur tohumunu kurtulur korkusundan orda bir dağ orda bir taş bir pınar dağ ardında taş ardında pınarlı bir kara mavzer bıyıkları kartallıda başı yağlıklı durur dimdik bakar dimdik bakar barışlı bir güvercin pır pır eder ucunda namlusunun 'tutam yar elinden tutam çıkam dağlara dağlara! ' koçero hep durur orda dağlarda
ben türkçe anlatamam o Kürtçe anlatamaz Farsça çıkmaz doruklara koçero hep durur orda dağlarda
ey elleri mis kokulu sabunlarla kurtulan beyler şimdi siz içebilir misiniz kendi sıcak kanınızı altun taslarda geçirebilir misiniz şu yağlı ipi kendi güzel ellerinizle o güzel boynunuza ve şakıyormuşçasına kafeste kanaryanız bakıp bakıp zindanlı akşamlara yudumlayabilir misiniz soğutulmuş içkinizi?
dolaşıyor akşam yelinin büyücü parmakları Çankaya’nın genç irisi kavaklarının gümüşlü yapraklarında önce yaprak sonra dal sonra dallar ipil ipil küme küme kavakları Çankaya sırtlarının çalar gibi bir gizli piyanoda sonsuzluğun şarkısını ve saksıda soluk alan belki de bir camgüzeli bir fesleğen bir kaktüs tutuşurken ormanlar oylum oylum savrulurken kül ve kerpiç rüzgarda! ey elleri mis kokulu sabunlarla kurtulan beyler almış kanlı gömleğini nere gider bu türkü sarınmış kıl şalvara nerden gelir bu ağıt?
yığdım kitapları dağ dağ çağırdım nemrutu karanlığıma bir kucak yeşil yoncayla geldi nemrut öptü ıslak gözlerini aç öküzümün
gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin silah silah çatmayın o güzel kaşlarınızı imdatlara saldırmayın basmayın düğmelere yürekleri hoplatmayın güzel beyler hanımlar zor ve çetin bir ağıttır koçero bir gelin ağlar onu ben ağlayamam bıyıkları çengel çengel bir kardaş ağlar acılı bir bacı ağlar bağrı yanık bir ana ben ağlıyamam! ince bir ay batar gider karadağın ardında dolanır kerpiç damı ince bir rüzgar irkiltir bir gece kuşu osmanlı karakollarının duvarlarını bir elinde kanlı mendil bir elinde kara mavzer kimse bilmez nerde nasıl taptaze bir sımsıcak bir gencecik bir ölüdür o bir selamdır sımsıcak varamamış dostuna varamamış koçero 'leb-i derya' şu saltanat şu konaklar şu saraylar şu köşkler bu bereket bu bolluk bu çılgınca hovardalık gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! kırk bin köyden birer kişi göçüyor kırk bin kişi kırk bin köyden onar kişi göçüyor yarım milyon ya ellişer yüzer kişi? göçüyor milyon milyon vatanda vatan güzel beyler hanımlar kusuyor bütün köyler insanlarını kusuyor kasabalar baştanbaşa bütün ülke kusuyor insanını! bu eziklik bu hırçınlık güzel beyler hanımlar bu sınırsız tedirginlik acaba nerede biter? nasıl başlar acaba şenlikli günleri bu toprakların?
bulacak bir gün elbet yatağını bu nehir durulup dinginleşecek birgün elbet bu nehir ve çocuklar oynaşacak mutlu çocuklar anacan sularında bu mutlu nehrin!
koçero bir dağ çekirgesinin gecede irkilmesidir bir belirsiz karanlıktan bir belirsiz karanlığa irkilip uçmasıdır bir dağ çekirgesinin bir kurdun kaçmasıdır kendi karaltısından yamaçtan bir taşın yuvarlanması bir pınarın durup durup akması bir çift gözün karanlığa bakması şimşeklerin uzak uzak çakmasıdır dağlarda bir mavzerin yanlışlıkla patlamasıdır bir geyiktir koçero sekerken taştan taşa kırılmış bilekleri tırnakları kekik nane ve menekşe kokulu tırnakları rüzgarlı suçsuz bir geyik avcılar yakalarsa mezedir eti köpekler kovalarsa diş kirasıdır bir okul piyesidir koçero açış konuşmalıdır ve halaylı türkülüdür müsamere derler adına oralarda kaymakamlı savcılı ve çavuşludur biletlidir ve yoksullar yararınadır festivaldir sosyetede modada son buluşlar en taze ilişkiler gürültülü boşanmalar gürültülü birleşmeler hele bir de balesi ve operası 'ey vatan' aryası bir de saygıdeğer prensesin saygıdeğer oynaşının ardından telli sazlar ardından yaylı sazlar ardından vurmalılar çekmeliler ve üfürmeliler ardından 'kuğu gölü' ardından 'fındık kıran' hemencecik candarmalar ve ardından 'haydutlar'ı siller'in köroğlu'nun narası: 'yine de hey hey! ' ve ardından çocukları gülmekten kırıp geçiren çağdaş banka reklamları! candarmalar geçirince kelepçeyi zinciri bileklerine karıncanın poz verince bir fukara karınca en komprador basın aynalarına aşka gelir kompütürler aşka gelir telefonlar telsizler ve doyum noktasına sosyete ninni! o zaman işte çelenk o zaman işte tören alkış bando ve rap rap donanır bayraklarla bankalar sigortalar ve uygunsuz işyerleri bilcümle ve kadehler kadehler ki ses verir yıldızlardan!
gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! koçero bir oyundur yazılır yazılır bitmez koçero bir oyundur oynanır oynanır bitmez vurur onu jandarma vurur onu candarma durmadan vurur ama o bitmez o hep durur öyle orda bıyıkları kartallıda göğsü çapraz fişeklikli gözleri beş yaşında kolları nuh nebi'den bir elinde kanlı mendil bir elinde kara mavzer pır pır eder bir güvercin ucunda namlusunun o hep öyle durur orda taş ardında rüzgarda!
muhtara sorarsanız bizim serseri veli marabaya sorarsanız işini bilmemiş deli köylüye sorarsanız ekmeksiz garibin teki çocuklara sorarsanız yüce dağlar aslanı aslan koçero kimsesize sorarsanız hükümet bilir onu candarmaya sorarsanız devletin dağlarda silah çatması vurguncuya sorarsanız yol kesici yağmacı soyguncuya sorarsanız devletin acizliği sağcıya sorarsanız siktiret pezevengi solcuya sorarsanız 'ferman padişahın dağlar bizimdir' İstanbullu inanır ki boğazda kaşalottur Ankaralı sanır ki temele dinamittir İzmirlinin düşlerinde şaşkın köpek balığı Antalyalı her gece gergedan görür düşünde Erzurum’da kol başıdır Erzincan’da deli daysak pir sultan yoldaşıdır Sivas’ta bir 'kılıcı kanlı' Van’da Mardin’de bir gözü kanlı kaçakçı ah koçero vah koçero koçero eyvah!
gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! patron gazetelerinde yüksek tirajdır koçero hükümet programlarında bir 'nakl-i yekun' kapitalist dış basında nobel'lik bir roman politik sürtüşmelerde bir yılan hikayesi diplomata sorarsanız turistik bir serüven kaymakama sorarsanız 'ahval-i adiye'den sosyeteye sorarsanız eğlenceli bir briç sorarsanız bezirgan filimciye gişelik bir senaryo sorarsanız bürokrata ******’ün gardrobuna tükürmüş biri hümaniste sorarsanız Fransızca bilmeyen montenyi'den anlamayan mitologya tragedya hümanizma helenizma hiçbirinden çakmayan bir yörüktür koçero! ne anlar rönesanstan ne anlar restorasyondan? bir bazlama bir uçkur üç telli bir zımbırtıdır koçero! sanki sırası mıydı dağlara tırmanmanın demokratik tragedyayı uçuklatmanın sanki sırası mıydı!
müfrezeler yürümüş dağ dağ ve dere dere kesmiş geçitleri korkunun silahları bir tükenmez sermayedir koçero haksız yönetimlere! gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin silah silah çatmayın o güzel kaşlarınızı koşturmayın şifreleri telefonları basar gibi tuz yarama basmayın düğmelere yürekleri hoplatmayın güzel beyler hanımlar paralar girsin diyedir kalantor kasalara toprak sömürülsün diyedir orta çağlarda ışıksız kalsın diyedir bir koca ülke karanlıkta boğazlaşsın diyedir güzel yüzlü insanlar fabrikalar işçi yesin para kussun diyedir kıyılar yağmalansın ormanlar çiftlikleşsin bankalar yağ bağlasın tekeller et bağlasın holdingler palazlansın ortaklıklar göbeklensin bu rüzgar böyle essin bu değirmen böyle dönsün bu çuvallar böyle dolsun diyedir koçero'nun dağlarda medetsiz yalnızlığı! gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin yeni değil bu hikaye bu oyun eski oyun! ah koçero vah koçero koçero eyvah!
bir akşam birdenbire bir can çıkar dağlara bin kardaş bin acı bin ana bin kerpiç bin harman bin açlık bin yenge bin emmi bin dayı bin zulüm bin acı ve bin karanlık bir akşam birdenbire çıkar dağlara bıyıkları terlememiş bin çocuk bin aşık bin deli bin meczup bin ekmeksiz bin işsiz bin suçsuz kıl şalvar kurtlu çarık naldöken mazı kıran derviş çatlatan itburnu koyak gülü ahlat çalısı bir akşam birdenbire çıkar dağlara çökelekler yoğurtlar arpa bazlamaları yalnayaklar gömleksizler dayanaksızlar munzur'lar çilo'lar palandöken'ler dersim'ler tunceli'ler bingöl'ler tunceli'de mercan'lar ağrı bereketleri tahtalı'lar toroslar ve binboğa'lar bir akşam birdenbire çıkar dağlara
turistik bir gösteridir dağlara çıkmak örneğin ağrı'lara alpler'e sübhan'lara ant'lara himalaya dağlarına derin asya'nın klimancaro'nun tropik karlarına turistik bir gösteridir dağlara çıkmak! gel gör ki böyle yazmıyor bizim burda kitaplar turistik diye göstermiyor dağları turist diye vermiyor dağlara çıkanları bir sürekli çıplaklıktır koçero bir sürekli açlıktır bir sürekli haksızlıktır koçero bir sürekli itilmişlik koçero bir vazgeçiştir koçero bir ilgisizlik bin yıllık yoldan gelir üstü başı kan içinde yorgun bir dilekçedir bir arzuhal koçero bir tanrı selamıdır alınıp verilmemiş görülmemiş bir hacettir koçero çiğnenilip geçilmiş ve sorulmamış upuzun bir eyvahtır upuzun bir pişmanlık bir ünlemdir koçero sığmaz okul kitaplarına erzurum yaylasından erzincan çukuruna ve tecer dağlarından harran cenderesine bir uzun masaldır ki koçero dağların dağlara yaslandığı yerde anlatılır geçitlerin geçitlere küstüğü oyaklarda benek benek anlatılır nakış nakış anlatılır bıçak bıçak kurşun kurşun ve türkü türkü! göğsü çapraz fişeklikli bıyıkları kan içinde bir kara mavzerdir koçero yatar türkülerde upuzun ağıtlarda fidan fidan koçero bildirir hal-u ahvalini dört mevsim tanrısına bildirir divanına şaşırtılmaz adaletin: 'arkam sensin kalam sensin dağlar hey! ' gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! koçero bir vatandır yaşanılır boydan boya koçero bir vatansızlık bir dağlaşmış yalnızlıktır koçero mavzerleşmiş bir haksızlık yanıtsız bir dilekçe! ben Türkçe anlatamam o Kürtçe anlatamaz Farsça çıkmaz doruklara! gocunmayın güzel beyler hanımlar kan bulaşır ellerime ben anlatamam! | |
|
| |
ilker Yazar
Mesaj Sayısı : 20 Yaş : 34 Nerden : dünya... Puan : 0 Kayıt tarihi : 19/11/08
| Konu: Geri: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! Perş. Kas. 20, 2008 2:24 am | |
| okundukça okunulası bir şair... şimdi bile tüylerim diken diken... | |
|
| |
ASİL Yazar
Mesaj Sayısı : 18 Yaş : 34 Puan : 0 Kayıt tarihi : 16/12/08
| Konu: Geri: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! Perş. Ara. 25, 2008 6:39 pm | |
| AĞUSTOS ŞİİRİ
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
Hep böylesi havalar besler fırtınaları
Korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek.
Duymazdım durgun suların bezgin türkülerini
Alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim
Bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
Bu rüzgâr kulaklarımdan hiç eksilmiyor
Esirgenmiş bir dünyada müthiş yalnızım
Geri dönsen bile ben artık o ben olmayacağım
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek.
…
Rüzgâr gibi bir ağustos geçti ellerimizden
Meyveler bizi bal rengi günahlara çağırıyorlar
Bir yanda yaşanmamış günlerin hırsı
Bir yanda boşa geçen gecelerin acısı
Malum o dramın en güzel perdesindeydik
Ağustos şarap olmuş, kanımıza akmıştı
Göçmüş kıtalar üstünde kuşlar gibiydik
Duracak vaktimiz yoktu bitmiştik
Her gören didik didik bizi denetliyordu
Biz kendi derdimize düşmüştük.
Orda da akşamlar olacak allı’nın kızı
Kanlı mendil gibi ağustos akşamları
Şu benim çektiklerimi görmeyeceksin
Belki yanında başkaları olacak
Belki düşlerine bile girmeyeceğim.
Gün oldu acıların şiirini yaşadım
Gün oldu zehir gibi yokluğunu yaşadım
Bana sen ne diye yalnızlığımı
Ne diye gurbet gibi mısralarıma sindin
Dokunsan parmaklarıma tutuşacağım.
…
Yere batan şehrin tek yalnızıyım
Yüzyılın ağrısını anlayarak çekiyorum
Ekmeğime barut sinmiş bulanık özgürlükler
Tepmişim rahatımı boynu bükük mutluluğumu
Yaşıyorsam erkekçe yaşıyorum
İstemem sarmasın yumuşak duygular susuzluğumu
Geceler bıçak bıçak böğrümde yatsın uyusun
Kaderim kaderleri allı’nın kızı
Ellerimi kemirmekten memnunum
Düşün ki coğrafyanın en güzel yerindeyiz
En güzel günlerinde gençliğimizin
Ölümden ötesini aklım almıyor
Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
İstesek cenneti kurtarabiliriz.
Ben bir ışık için tepmişim rahatımı
Ellerimi kemirmekten memnunum
Bu güleç yüzleri bu acı türküleri
Bu yoksul yerleri anlayarak seviyorum
Delice anlayarak allı’nın kızı.
Hasan Hüseyin | |
|
| |
ASİL Yazar
Mesaj Sayısı : 18 Yaş : 34 Puan : 0 Kayıt tarihi : 16/12/08
| Konu: Geri: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! Salı Ara. 30, 2008 6:26 pm | |
| Demedim Ki
Bu kenti sevdim dedim Benim olsun demedim ki
Sevdim dedimse akşam kızıllığını Gönlüm gibi akıp giden şu çayı Şu ormanı şu denizi şu dağı Benim olsun demedim ki
Vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine Yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları İşte buna sevmek derler dedimse
Çattımsa acıların en güzeline Yedirdimse uykuları o tatlı kuşa Benim olsun demedim ki
Bu akşam kankırmızı şarap istiyor canım Bu akşam dünyanın bütün şarkılarını Bu akşam dünyanın bütün özlemlerini Bu akşam beni yalnız bırakın Bu akşam yalnızca onu düşüneceğim Onu ve kendimi yalnızca | |
|
| |
ASİL Yazar
Mesaj Sayısı : 18 Yaş : 34 Puan : 0 Kayıt tarihi : 16/12/08
| Konu: Geri: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! Salı Ara. 30, 2008 6:29 pm | |
| Hasan Hüseyin...Ben bu ustayı çok seviyorum.Yazdığı bütün şiirlere bitiyor kelimelerinin arasında yitiyorum.Bu şairi unutmayıp siteye ekleyen arkadaşa teşekkür ederim.Emeğinize sağlık... | |
|
| |
özzggee Yazar
Mesaj Sayısı : 13 Yaş : 32 Puan : 8 Kayıt tarihi : 12/11/08
| Konu: Geri: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! C.tesi Ocak 10, 2009 10:18 pm | |
| Hasan Hüseyin... Büyük şair , tarzını çok begendiğim ender şairlerden..Emeğinize sağlık arkadaşlar | |
|
| |
Misafir Misafir
| Konu: Geri: HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! Paz Ocak 24, 2010 6:32 pm | |
| Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz bir oğlum olacak adı temmuz uykusuz korkusuz beter mi beter ben beynimi satarak yaşıyorum o benden proleter
bir oğlum olacak adı temmuz karataşın göbeğinde aşk karataşın göbeğinde barış karataş çatladı çatlayacak bende bitmeyen kavga onda yeniden başlayacak
bir oğlum olacak adı temmuz öfkede benden fırtına sevgide deniz ne samanyollarının ulu kervanları susuzluğumun ne kutupşafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin temmuz gibi sıcak ve bereketli temmuz gibi uçsuzbucaksız
bir oğlum olacak adı temmuz dilinde en güzel sesi türkçemin kulağı en yiğit şarkılarla delik korkak bir merakla değil yıldızlı karanlığı vivaldi'yi dinler gibi okuyup anlayacak ve belki de sütdişleri sürerken balaban bir bursa şaftalisine ay'dan kendi sesini dinleyecek vahşi bir çiçek gibi açılmış gözleriyle
ben ki yalınayak bastım kızgın dişlerine açlığın iri bir çizme gibi balkanlar'a basarken faşizm dağlarda silah atmayı sevdim ben ki silah taşıdım gizli gizli dünyanın bütün devrimlerine boşuna dönmüyor bu rotatifler boşuna bağırmıyor bu kara boşuna dinlemiyor bu korku kapımızı anamın aksütü gibi biliyorum ki doyumsuz günlere doğacak temmuz doyumsuz günler görecek hani şu hep andıkça sızlatan yüreğimizi hani şu hep dalıp dalıp gittiğimiz andıkça beklediğimiz beklediğimiz beklediğimiz ve tam görecekken göçüp gittiğimiz günler gibi günler ama mutlaka
karataşın göbeğinde aşk karataşın göbeğinde barış karataş çatladı çatlayacak ben direndim yorulmadım o yorulup yıkılmayacak |
| Hasan Hüseyin Korkmazgil |
|
|
| |
| HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL !!! | |
|