Türkiye Siyasetinde Ordunun Rolü
Türkiye’nin devlet geleneğinde ordu kurumunun hâkim bir konumu vardır. Görev tanımını ülkenin güvenliğini sağlamakla sınırlı tutmayan asker, daima Türkiye’nin siyasi sosyal ve iktisadi hayatını belirleyen en önemli aktörlerden biri olmuştur. Asker, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak yaşamın her alanını yönlendirmeye ve biçimlendirmeye çalışmıştır. Ordu, ulus devlet yapılanması içinde merkezi bir rol alarak kurumsallaşmış ve temsil ettikleriyle modern Türkiye Cumhuriyeti’nin karşılığı olarak lanse edilmiştir.
Ordu-devlet ilişkisi AB paralelinde demokratikleşme, sivil toplumun gelişimi, siyasetin sivilleşmesi gibi konularda tekrar tekrar ele alınması ve yeni bir çerçeve içerisinde konumlandırılması gerekmektedir.
Bu bağlamda tartışılması gereken konular şunlardır:
Türkiye Cumhuriyeti’nin Siyasi Sisteminde Askerin Rolü – MGK
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri bazen doğrudan bazen dolaylı olarak ordunun siyaseti düzenlediği, yönlendirdiği, yönlendirmeye çalıştığı açıkça görülmektedir. Askerin toplumsal ve siyasal alana müdahale etmesinin en sert biçimi, ordunun bir darbeyle ülke yönetimine direk el koymasıdır. Bugüne kadar dört darbe yapan ordu, Türkiye’de demokratik siyasi hayatın sürekli kesintiye uğramasına neden olmuştur. Darbe ile ülkenin mutlak egemeni haline gelen asker, darbe sonrası dönemlerde de sistem üzerindeki vesayetini Milli Güvenlik Kurulu (MGK) gibi kurumlarla devam ettirmiştir. 1961 anayasası ile kurulan MGK, reform sürecinde değiştirildiği halde bugüne kadar siyasete müdahalede bulunmaktadır. 2007 yılında yayınlayan e-muhtıra bunun en açık ve net bir örneğidir. Aynı zamanda basını bilgilendirme toplantıları yoluyla kamuoyu yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
Yüksek Askeri Şura
Kararları yargı denetimden muaf tutulan Yüksek Askeri Şura (YAŞ), askerin sistem içindeki gücünü artıran bir mekanizmadır. Kamuoyuna kapalı olarak gerçekleştirilen YAŞ toplantılarında sadece askeri komuta kademesindeki emeklilik, terfi veya meslekten ihraç gibi kararlar alınmamaktadır. Bunların yanı sıra TSK’nın program ve hedeflerini ilgilendiren kanun, tüzük ve yönetmelikler hakkında da görüş bildirilmektedir. Her YAŞ toplantısından önce ve sonra tüm kamunun gözü Genelkurmay Başkanı’nın yapacağı açıklamalara odaklanmakta ve onun yapacağı açıklamalardan ordunun güncel politik sorunlar karşısındaki tavrı çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bu özelliğinden dolayı YAŞ, hem ordunun kurumsal ve siyasal özerkliğini pekiştiren, hem de ordunun rejimin korunması ve kollanmasıyla ilgili görevini tamamlayıcı bir nitelikte olduğundan ordunun sivil alana müdahale araçlarından biridir.
Sivil ve Askeri Yargı Ayrımı
Türkiye’deki kurulu düzende askere ayrıcalık sağlayan yapılardan biri de, sivil yargı-askeri yargı ayrımıdır. 1960 darbesinin ardından anayasal bir kimlik kazanan ve 1980 darbesinden sonra da bu vasfını koruyan askeri yargının temel işlevi, Türkiye’de ordunun sistem içerisindeki özerk ve üstün konumunu korumaktır. Ordunun sistem içindeki imtiyazlı konumunu korumak adına gerçekleştirdiği müdahalelerin etkin olması ve kurumsal bir süreklilik kazanması, bu müdahalelerin mümkün olduğunca sivil yargı denetiminin dışında tutulmasına bağlıdır. Orduya bu imkânı sağlayan, alanı oldukça geniş tutulmuş mevcut askeri yargı yapılanmasıdır. Avrupa Birliği reform süreci ile askeri ve sivil yargı reform paketi hazırlanmıştır.
Savnuma Bütçesi
Anayasanın 160. Maddesi “Sayıştay’ın merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleriyle mallarını TBMM adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevli” biçiminde düzenlenmiştir. Ancak buna rağmen Avrupa Birliği Komisyonunun 2008 yılında yayınladığı ilerleme raporunda da belirtildiği gibi “TBMM’nin askeri bütçe ve harcamalar üzerindeki denetimini güçlendirilmesi konusunda ilerleme sağlanamadığı” ifade edilmiştir. Devletin şeffaflığı ve hesap verebilir olması demokratik bir taleptir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yıllık bütçesinden orduya ayrılan payın bütçenin yarısını kapsıyor olmasına rağmen TBMM askeri harcamalar ve iç güvenlik harcamalarıyla ilgili olarak denetleme görevini yerine getiremiyor ve ordunun giderlerinin hangi biçimde kullanıldığı yeterince bilinmiyor.
Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK)
Elde ettiği geliri ve faaliyet alanlarıyla Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biri olan OYAK sayesinde ordu aynı zamanda Türkiye’de çok büyük bir ekonomik güce sahiptir. Siyasi ve toplumsal alanda güçlü olan ordu ekonomik alandaki etkisi ve yetkisiyle de kurumsal gücünü derinleştirmektedir. Böylece de askeri ve sivil alanın ayrılması ve özellikle de askeri endüstriel kompleks hakkında kaygılar da net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. OYAK bir yardımlaşma kurumundan ziyade ekonomik bir güç haline gelmiş durumdadır.
Ergenekon Derin Devlet
Son dönemde, “Ergenekon” adı verilen, ordu içinde ve dışında gayri resmi örgütlenmeler ya da “derin devlet” olarak nitelenen devleti ve sivil siyaseti yönlendirmeye çalışan oluşumlar hakkında soruşturma ve yargı süreçleri başlatıldığı görülmektedir. Bu tür gayri resmi yapıların, kendilerine bağlı, kamuoyunu yönlendirmeye çalışan sivil toplum kuruluşu görünümünde birtakım örgütlenmeler, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında görevli bulunan kişi ve kurumlarla, oluşturduğu ve toplumsal süreçleri bu sayede kendi görüşleri doğrultusunda yönlendirmeye çalıştığı ortaya çıkmaktadır.
Kendisine biçtiği misyon ve geniş hareket alanıyla asker, modern Türkiye tarihinde merkezi bir konuma yerleşmiş, askerin kurumsallaşmasına, yapılanmasına ve temsil ettiği değerlere bir dokunulmazlık atfedilmiştir. Ordunun bu merkezi konumu, Türkiye’nin demokratikleşmesi, gelişmesi ve sorunlarını aşması bağlamında önemli sorunlar yaratmaktadır. Özellikle Türkiye’nin önünde duran büyük ve uzun süredir çözülmeyi bekleyen Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu, dindarlık-laiklik gerilimi ve benzeri konularda dirençli bir statükonun oluşmasını sağlayan en büyük etmen ordunun geliştirdiği tavırdır.
Avrupa Birliği
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği müzakerelerinin başlanması ile, askerin bu güçlü konumunun sorgulanmasını ve bu konuda reformların hazırlanmasını da beraberinde getirmiştir. Çünkü en geniş ve yetkin biçimiyle ordunun siyasete müdahalesi biçiminde görünen güvenlik güçlerinin kamusal ve hatta özel alandaki etkinliği ve gücü Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne uyum sürecini tıkamaktadır. Bu nedenle, AB ile yürütülen müzakereler paralelinde- verili asker-sivil ilişkilerinin yeniden ele alınması ve demokratikleşme ve sivilleşme bağlamında yeni bir çerçeve içinde konumlandırılması bir zorunluluk haline gelmiştir.
Siyasete doğrudan ve dolaylı pek çok müdahalesine rağmen birçok kamuoyu araştırmasında ordunun en güvenli, demokrasiyi ve modern Türkiye’yi koruyan kurum olarak çıkması ise paradoksal bir durum olarak önümüzde durmaktadır.
Konferansın ikinci gününde gerçekleştireceğimiz panelde, TESEV tarafından yayınlanan Almanak Türkiye 2006–2008: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim adlı çalışmada tespit edilen sorunlar esas alarak hazırlanan Güvenlik Sektörü Reformu Siyasa Raporu tanıtılacak ve tartışmaya açılacaktır. Almanak Editörleri Ali Bayramoğlu, Ahmet İnsel ve Hale Akay tarafından hazırlanan rapor, Almanak’ta güvenlik sektörüne ilişkin ortaya konan sorunlara dair olası çözüm önerilerini tartışmayı ve güvenlik sektörü kapsamında uygulanacak reform politikalarına da yön vermeyi hedeflemektedir.
Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği olarak, 21-22 Kasım 2009 tarihlerinde düzenleyeceğimiz konferansta, başta ordu olmak üzere savunma ve güvenlik alanının siyasetle ilişkisini ve denetimini Türkiye’den ve dünyadan uzmanlarla masaya yatırmak istiyoruz ve böylece demokratikleşmenin en önemli konulardan birini gündeme getirip gereken reform ve değişmeler hakkında fikir üretmeye katkı sağlamak istiyoruz.
Saygılarımızla
Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği