'Aşk-ı Memnu'nun sonu, herkes için mutlu bir helalleşme oldu. Zehirli sarmaşıklar ortadan kalktı ve aile kadının ölümü pahasına kutsandı
Yaprak Dökümü dizisi, “Her aile bir ağaçtır, bazen yapraklar dökülür bazen çiçekler açar” cümlesiyle sona erer ve dizinin sonunda Türkiye’nin çeşitli illerinden kanala gönderilen mutlu aile fotoğrafları sergilenir. Aşk-ı Memnu da özetle geniş bir aileyi ve ailenin birarada tutunma çabalarını konu alır. Bu dizilerde karakterlerin birey olarak karar verdikleri tek şey, çoğunlukla aşk ilişkileridir. Herkesin karşı çıkmasına rağmen aşkının arkasında duran ve ne pahasına olursa olsun sevdiğiyle evlenmek isteyen karakterler, bu tutarlı ve idealist davranışlarını dizi boyunca devam ettiremeyebilir. Aile yüceltilen bir toplumsal değerdir. Bu nedenledir ki, Aşk-ı Memnu’nun kötü karakteri sonunda cezasını intiharı seçmesiyle öder. Ve bu karakter, hiç şüphesiz ki bir kadındır. Erkek kaçabilir, yıllar sonra geri dönebilir ve belki de affedilebilir. Ama kadının hatasının dönüşü yoktur, olamaz. Bihter suçludur. Yıllar yılı fedakarlıkla, cefakarlıkla aileye hizmet etmiş Matmazel’in ektiklerini biçmesinin zamanı gelmiştir. Tüm zehirli sarmaşıklar geride kaldıktan sonra nihayet Matmazel arabanın ön koltuğunda yer bulabilir. Sessizliğinin, suskunluğunun, sabrının meyvesini alacaktır artık.
Aile kutsandı!
Diziyle ilgili asıl eleştiri elbette ki, burjuva hayat tarzı içinde evlilik kurumunun mülkiyet ilişkileri ve maddi çıkarlar üzerine yükseliyor oluşu. Başından beri norm olarak kabul edilen Adnan ve Bihter’in evliliği, evliliğin insanca gerekçelerinin yadsındığının ve cebri bir ekonomik çıkar ortaklığına dayandırıldığının kanıtı değil mi? Kadının erkeğe bağlılığının devam ettiği burjuva evliliği, kadının açık ya da gizli olarak erkeğe bağımlı olması üzerine kurulmuştur. Modern tek eşli ailede erkek kadına bakmakla yükümlü olduğundan bu onu ister istemez ailenin dayanağı konumuna getirir. Erkek artık ailede egemendir.
Erkeğin egemen olmasından dolayı kadın da bu egemenliğin korumalı kanatları altındadır. Bunu kabul ederek içselleştiren kadınlar vardır: Örneğin Matmazel. Ya da karşı çıkarak bunu canıyla ödeyenler. Matmazel acı çeken, fedakarlıklarıyla öne çıkan, sevgisi için her şeyi göze alan, namuslu ve onurlu kadınlara örnek teşkil etti. Çünkü bu anlatılarda kadınlar aile değerlerine önem verir, çocuklarını her şeyin üzerinde tutar. Kadınlar “kadınlık” görev ve sorumluluklarına sıkı sıkıya bağlıdırlar. Hatta bu durumu sorgulamaz ve mutlulukla üstlenirler. Dizideki “Matmazel”, ataerkil bir düzene hizmet eder. Ancak Bihter’in de ilkeli davrandığını söylemek ne kadar mümkün?
Aşk-ı Memnu dizi boyunca sadık kalmakta zorlandığı romana veda gecesinde saygı duruşunda bulundu. Bihter başından beri tarafını koymuştu, o bir burjuva kadınıydı. Anna Karenina’nın aksine o hiçbir zaman aşkına sonuna dek sahip çıkamadı. Anna, Vronski’ye olan aşkı uğruna ailesini, tüm o debdebeli hayatını geride bırakmayı göze almıştı. Sonu yine intihar olsa da, denemiş, karşı durmuştu düzene. Ancak Bihter’in sonu başından belliydi. Başrolde olsa da sonu iyi olmayacaktı. Sadece aşkına karşılık alamadığı için değil, sadece o utançla yaşayamayacağı için değil, aynı zamanda eski müreffeh hayatını geride bırakması gerekeceği için de hayatına son verdi.
Adorno, çıkar ortaklığı olarak evliliğin ilgili tarafların alçalması anlamına geldiğini söyler. Başka bir deyişle Adnan Bey de bu utançtan nasibini almalıdır. Adnan’ın Bihter’le evliliği başarılı bir normalleştirme sürecidir. Bugün televizyon anlatısının en önemli özelliği belki de aşırılıkları normalleştirme eğilimidir. Olağanüstü durumları normalleştiren öykülerinden birinde şöyle dedirtiyordu Goethe karakterine: “Kitleyi ancak bol vak’a göstererek fethedebilirsiniz. Herkes bu yığından kendine göre ve kendiliğinden bir şey seçer. Çok şey gösteren herkese bir şey vermiş olur ve herkes evinizden memnun ayrılır.”
Aşk-ı Memnu’nun sonu herkes için mutlu bir helalleşme oldu. Zehirli sarmaşıklar ortadan kalktı, daha önünde uzun ve güzel bir hayat olan Nihal için hayat yakında normale dönecek. Adnan Bey ise çoktan yeni evin pencerelerinden görünen manzarayı düşündükçe heyecanlanmaya başladı. Sonuçta aile, kadının ölümü pahasına kutsandı. Bu son kimseyi huzursuz etmedi. Aile tüm engellemelere rağmen dağılmadı. Herkesin kolayca, iç rahatlığıyla seyredebileceği bir finaldi bu. Herkes sonunda evinden memnun ayrıldı.
Yard. Doç. Dr. Aslı Kotaman
Plato Meslek Yüksekokulu