GAZETECİLERİ İSYANA TEŞVİK - AHMET HAKAN/HÜRRİYET GAZETESİ
EY gazeteci milleti!
Farkında mısınız?
Artık öyle tuhaf bir devirde yaşıyoruz ki...
Her Allah’ın günü Başbakan’ın verdiği ayarlarla güne başlıyoruz...
Biraz ağır bir eleştiri kaleme aldığımızda...
En hafifinden "Sevsinler seni / Yazıklar olsun" türünden hitaplara maruz kalıyoruz...
Başbakan, kürsüden "Sevsinler seni" dediği andan itibaren...
İpimiz çekiliyor...
Üstümüz çiziliyor...
Kaynaklarımız kuruyor...
* * *
Başbakan, her Allah’ın günü ders veriyor bize...
Kendisini kime benzeteceğimizi bile öğretmeye kalkıyor...
"Yavuz Sultan Selim’e benzetin" diyor... "Kanuni Sultan Süleyman’a benzetin" diyor...
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşı çoktan geçmiş olmasına rağmen "Fatih Sultan Mehmet’e benzetin" diyor...
Biraz ağır bir "Başbakan eleştirisi" kaleme aldığımızda...
Ya da...
Az buçuk ileri gitmiş bir "Başbakan karikatürü" çizdiğimizde...
Başbakan’ın cevval avukatları, "Koskoca Başbakan’a söylenecek laf mı bu?" ya da "Koskoca Başbakan böyle çizilir mi?" diyerek soluğu mahkeme salonlarında alıyorlar...
Tahammül yok... Gülüp geçmek yok... "Bu da onun görüşü" demek yok...
Onun yerine...
Azar var... Mahkeme tehdidi var... Adı konmamış boykot var...
* * *
Başbakan, olayı öyle abarttı ki...
"Gözünün üstünde kaşın var" diyenin kellesi gidiyor...
"Genel bir biat" da yetmiyor... O "biat"ın her Allah’ın günü tazelenmesi gerekiyor...
Neredeyse Başbakanlık uçağına binmeye layık gazeteci kalmadı ortalıkta...
Fehmi Koru’nun işi bitti... Ali Bayramoğlu’nun üstü çizildi... Hasan Cemal bir süredir "Hasan Abi" değil... Ahmet Taşgetiren zaten denklem dışı... Ali Bulaç ihanetle suçlanıyor... Cengiz Çandar, eski Cengiz Çandar olmaktan çıktı... Daha düne kadar pek sevdiği Taraf gazetesi, artık gözden düştü...
Ahmet Hakan dendiğinde "Şeytan görsün yüzünü" deniliyor...
Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin ve İsmet Berkan’ı saymıyorum bile...
Sıranın Mehmet Altan ve Eser Karakaş’a gelmesi an meselesi...
Neredeyse...
Uçakta ağırlanmaya layık sadece karikatüristi Salih Memecan kaldı...
* * *
Sadece Başbakan mı?
Genelkurmay Başkanı da azar meraklısı...
Bakanlar da...
"Gazeteci seçmek", neredeyse milli spor haline geldi memlekette...
Başbakan da gazeteci seçiyor, ****** da gazeteci seçiyor...
CHP’lisi de gazeteci seçiyor, AKP’lisi de gazeteci seçiyor...
Genelkurmay da gazeteci seçiyor, Cumhurbaşkanı da gazeteci seçiyor...
Sanki memlekette "En kolay soruyu soracak gazeteci yarışması" düzenlenmiş, onlar da jürilik yapıyorlar...
Bir "soru sorma" mesleği olan gazeteciliği, hiç soru sormayarak yapılacak meslek haline getirdiler...
"Mesafesiz bir temas" istiyorlar bizden...
* * *
Ey gazeteci milleti!
Bütün bunlar olup biterken biz ne yapıyoruz?
Ne yapacağız?
Bir yandan kapımızdan içeri girmiş ekonomik krizin, bazı arkadaşlarımızı işsiz bırakmasına seyirci kalmanın vicdan azabıyla tutuşurken... Bir yandan da...
İşittiğimiz azarlarla, maruz kaldığımız ayrımcılıklarla, "soru sorma" hakkımızın elden gitmesiyle...
Her geçen gün daha da köşeye sıkışıyoruz...
Aramızda dayanışma yok...
Gazeteci azarlayana karşı, "Ne hakla" diye dinelmek yerine...
Azarı işitenle kafa buluyoruz...
Böylece "Bugün bana / yarın sana" oyunu sürüp gidiyor...
* * *
Başbakan azarladı, sesimizi çıkarmadık... Genelkurmay Başkanı azarladı, sesimizi çıkarmadık... Asker akreditasyon uyguladı, dayanışma içine giremedik... Bakanlar "seçmece gazeteci oyunu" oynadılar, direnemedik...
Ankara’nın en lüks otelinin kapısında, otel görevlileri, bir meslektaşımızın kolunu kırdılar...
"Bundan böyle o otele adımımı bile atmıyorum arkadaş" duygusunu bile kendi aramızda yayamadık...
Ama sanırım artık bir yerden başlamanın vakti geldi...
Ey gazeteci milleti!
İşte bakın: Dün gelen haberlere göre, Başbakanlık Basın Merkezi, 6 gazeteci arkadaşımıza akreditasyon uygulamaya karar vermiş... Sanırım buradan başlayabiliriz...
Sizleri alenen ve resmen bu uygulamaya karşı isyana teşvik ediyorum...
Hadi bir şeyler yapalım... Ama hep beraber...