olric Praksist - Yazar
Mesaj Sayısı : 202 Yaş : 34 Nerden : bizans Puan : 179 Kayıt tarihi : 14/10/08
| Konu: ÖZGÜRLÜK ALANI OLARAK BELGESEL - GÜRKAN ANIL Salı Şub. 23, 2010 12:20 am | |
| Özgürlük Alanı Olarak Belgesel
Belgesel sinemayı farklı bir tür olarak ortaya çıkaran en başta gelen özelliklerinden biri gerçeklere dayanması, gerçek olayları konu edinmesidir. Gerçekleri konu edinirken, dramatik kurgu ve canlandırmalara yer vermez. Belgeselde dramatik kurgu öğelerinden müzik ya hiç kullanılmaz ya da kullanılsa bile öykü oluşturmada önemli bir yere sahip değildir. Uzun metrajlı drama filmlerde kullanılan müzik yerine insanların, filme alınan doğal çevrenin sesleri kullanılır. Doğal ses kullanımı müzikten daha etkili bir anlatı yaratır. Belgesel filmin kurgusu da anlatılan konuyu birebir açan anlatan bir şekildedir. Yani belgeseli asıl ortaya çıkaran kurgu değildir. Onu asıl ortaya çıkaran konu ve konunun işlenişidir. Yönetmen konuya ve anlatıcıya bağlı olarak filmini oluşturur. Sinemada sıradan kişilerin de aktif olabileceği belgesel sinema ile ortaya çıkmıştır. Belgesel sinema diğer türlerden senaryo kullanımıyla da ayrılmaktadır. Belgesel sinemada oyuncuların repliklerini, mizansenleri ve filmin öyküsünü tamamıyla önceden belirleyen bir metin oluşturulmaz. Ancak çekimlerin plan ve programını belirleyen drama filmlerin senaryosuna göre daha kısa bir metin meydana getirilir. Konuyu anlatan kişiler doğal ortamlarından koparılmadan doğaçlama öyküleme tarzıyla verilir. Belgeselde oyunculuk kavramının olmaması, sinema endüstrisinin her gün yeniden kendini var etmesi olgusuna bir fayda sağlayamaz. Bütün bunlardan ötürü ticari sinema içinde sağlam bir yer edinememiştir. Dağıtım ve dolayısıyla izleyiciye ulaşmasında çıkan ekonomik zorluklar, belgesel sinemanın ne olduğunun tam olarak anlaşılamamasına neden olmuştur. Bu yüzden tanımı yapılmak istendiğinde çoğu kez gevşek ve belirsiz ifadeler kullanıldığı olmuştur. Bu durumu kısmen de olsa dağıtıma ve belgeselin yaygınlık kazanmasını sağlayacak gösterim imkanlarının sınırlılığına bağlamak mümkündür. Son yıllarda sinema salonlarında gösterime girmiş belleğimize kazınan filmlerden belgesel olanlarını saymaya kalktığımızda "[b]Baraka", "Microcosmos", "Kuşlar Kanatlı Uygarlık ", "Benim Cici Silahım" dışında kaç belgesel sayabiliriz? Belgesele televizyon belgeselleri dışında ne kadar aşina olduğumuz, sayabileceğimiz belgesel film sayısından da çok rahat ortaya çıkacaktır.Belgesel film izlemek bütün insanların çoğu zaman tek ve kolay ulaşabilecekleri araç olan TV ile olduğu için haliyle belgeselin bize ilk olarak çağrıştırdığı da doğa belgeselleri başta olmak üzere; teknolojik ilerlemeleri anlatan belgeseller, tarihte ve günümüzde var olan büyük işler yapmış olan insanların anlatıldığı belgeseller; şehirler, ülkeler tanıtan belgeseller olacaktır. Diyelim ki doğa belgeselleri (en kaba haliyle) "büyük balık küçük balığı yutar" şeklinde olan; doğanın sanki ottan böcekten ibaretmişçesine anlatıldığı; doğanın insanlarında yaşamlarını kurduğu sürdürdüğü bir ortam olduğu çoğu zaman unutulan safari belgeseli tarzı filmler belgeselin sanat olduğunu unutturdular ya da hissettirmediler. Önemli şahsiyetler, teknolojik ilerleyiş, ülke ve şehir belgeselleri hep belge niteliğinde olan sinemasal öyküleme anlatım ve işleniş hep uzak oldu. Bu durumun ortaya çıkmasında TV. Şirketlerinin hemen hemen tek finansman kaynağı olması ortaya çıkan ürünlere önemli derecede etki etmiştir. Belgesel sinemanın yedinci sanat içinde öneminin yeteri kadar anlaşılamaması, dallanıp budaklanamaması öbür türlerin de belgeselle yeteri kadar ilişki kuramamasına yol açmıştır. Belki belgesel sinema gerektiği ilgiyi almış olsaydı drama filmler de bu kadar sulandırılmış olan "aşk" batağına saplanmazlardı. Aşk batağı derken kastım, ana karakterin ya da karakterlerin birbirine aşık olması ve anlatılan konunun, asıl taşıyıcı sütununun bu olmasıdır. Bu filmler çoğunlukta. Bu müthiş yineleme sonu pek belli olmayan uzunca bir dehlizin içinde olma etkisi yaratıyor. Bunun karşısında ise belgeselin aşkı, hüznü, ayrılığı, mutluluğu... veremeyeceği düşünülür. Oysa her konuyu işleyebileceğini insanların öykülerini birinci ağızdan dinleme sıcaklığını taşır. Belgesel Sinema uzak ya da yakın coğrafyalardaki kültürleri ve farklı yaşamları getirir koyar önümüze. Gerçekliğin arkasını vermeden ve araya oyuncu sokmadan. Bize gerçek hayattan alınmış olaylar hep birilerinin mükemmel oyunculukları ile anlatıldı. Ve filmin sonunda 25’inde biri öldü, onun arkadaşı olan bir başkası olaydan 20 yıl sonra başka biriyle evlendi, diğer bir başkası artık mutlu bir emeklilik yaşamaya başladı.........vs gibi anlatıcı ya da yazıyla oluşan finallere alıştık hep. Tüketim toplumunun özendiği yaşayış biçimleri ya da reklamlarla özendirilen "elitlerin" yaşama biçimleri ticari sinemada da yinelenir. Dolayısıyla biz hep başkalarının (elitlerin) yaşantılarına özlemlerine, ayrılıklarına gıptayla bakarız.Ama belgesel herkes içindir.Bize anlattığı hikayelere, yaşam öykülerine, o coğrafyaya aslında bir yandan bilet kesmektedir. Kaybolmaya yüz tutmuş sözlü anlatıcıların, öykü anlatıcılarının perdede göz kırptığı andır belki belgesel denen şey... S.Gürkan Anıl | |
|