olric Praksist - Yazar
Mesaj Sayısı : 202 Yaş : 34 Nerden : bizans Puan : 179 Kayıt tarihi : 14/10/08
| Konu: Herkes kendi filminin önünü 'Süpürrr'se... Perş. Ara. 31, 2009 4:04 pm | |
| Herkes kendi filminin önünü 'Süpürrr'se... UĞUR VARDAN Süpürrr’, Türk filmleri haftasının en zayıf halkası olarak dikkati çekiyor. Bu sezon bazı yapımlar çıtayı yükseltirken ne yazık ki ‘Süpürrr’ gibileri de indirdikçe indiriyor. Yeşim Sezgin’in yönetmenliğini üstlendiği film, akla hayale gelmeyecek saçma sapan bir senaryonun dışavurumu. Sevgilisi Naz’ı, işyerindeki patronuna kaptırmamak için babasından istemeye giden Oğuz, müstakbel kayınpederinin kızını sadece ve sadece milli bir sporcuya (ki filmin bu bölümünde öyle kötü ‘milli olmak’ esprileri yapılıyor ki) vereceğini deklare etmesinin ardından, kendine uygun bir spor arıyor. Eurosport’ta gezinirken de, nedense ‘curling’i keşfediyor. Mahalle arkadaşlarıyla birlikte bir ‘curling’ takımı kuran Oğuz, İskoçya’dan gelen hocalarının (ki kendisi Türk) eşliğinde turnuvaya hazırlanıyor. Saçmalamanın da sınırı var Filmde öyle karakterler ve bir ekip çizilmiş ki, onları birbirine bağlayan ne bir sınıfsal mantık, ne de ortak kültürel bağlar var. Ama hesapta hepsi mahalle arkadaşı, bu yüzden de birbirlerinin dert ortağı konumundalar. Ama bu durum, bütün bir sınıfsal terminolojinin yok sayılmasına yol açmış. Sözde içlerlerinden birinin hali vakti yerinde gibi gözüküyor ama meğerse onun bütün zenginliği kız arkadaşından kaynaklanıyormuş. Ekipte biri güvenlikçi, diğeri hademe ve hafif zekâ geriliği olan iki kardeş var, meğerse onların da hali vakti yerindeymiş, çünkü ‘hanım ağa’ gibi kasap bir anneye sahipler. Naz’a durmadan ‘yazan’ patron Oğuz’un ise, bu tuhaf ekibi ciddiye alması ve oturup ‘curling’ takımı kurması da ayrı bir absürd ötesi hamle. Ve film, bütün bunların üstüne üstlük, zaman zaman öyle kötü, öyle vasat bir maço terminolojiye sığınıyor ki, bir kadın yönetmen nasıl olur da böyle bir film çeker diyorsunuz. Ama şunu da kabul etmek lazım, kimi yerler öyle saçma ki, neredeyse zorla gülmek durumunda kalıyorsunuz. Ve gelelim Radikal Spor Servisi’nin ayıbına!.. Çok değil, birkaç ay öncesinde servisimizin ‘güzide’ elemanlarından biri olan ve daha sonra geldiği yere, yuvası Eurosport’a geri dönen İbrahim Koçyiğit, bu filmde ‘curling turnuvası’nı sunan spiker olarak karşımıza çıkıyor. Ben İbrahim’i, sinema sevgisi gelişmiş biri sanırdım. Sezonun bu en kötü filmlerinden biri olan ‘Süpürrr’de rol alarak, hem kariyerine, hem de bize ihanet etti (‘Kelebekçiler’ için özel not: Bütün bunlar espridir!) Ama yine de filmdeki nadir iyi şeylerden birinin, Koçyiğit’in tiplemesi olduğunu söylemeliyim. Öte yandan film o kadar tuhaf bir karışım ki, oyuncuların yetenekleri hakkında da doğru dürüst bir veri sunamıyor. Yine de mesela ‘hademe Hayati’ rolündeki Cenk Tunalı, ‘Sinemamızın yeni Tuncay Özinel’i olabilir gibi bir his uyandırdı bende. Sonuç? Kaba saba esprileriyle, kadın bir yönetmenin elinden çıkmış demeye bin şahit lazım gelen ‘Süpürrr’, son iki sezonda yeşeren, “Çekelim gitsin, nasıl olsa yiyen birileri çıkar” mantığının bu haftaki temsilcisi. Ayrıca, tamam ‘curling’de zaman zaman bilardovari atışlar oluyor ama filmdeki gibi ‘bumerang atışı’ diye bir şey de yok. Ayrıca curling ‘centilmenler’in oyunu, öyle omuz atmalar falan da hak getire. | |
|