Bandrolsüz çıkartarak internet ve elden dağıttıkları 'De te fabula narratur' (Anlatılan Senin Hikayendir) albümü ile unutulmaz devrim marşlarını bir kez daha hafızalarımıza kazıyan, şimdilik 7 kişilik grup Bandista'ya kulak verelim...Bandrolsüz albümleriyle kulaktan kulağa yayılan grup Bandista, “Biz işleri elimize almamakta ısrar edersek daha da iyiye gitmeyecek dünya. O yüzden reform değil, devrim talep ediyoruz” diyor
UFUK KOŞAR - Birgün (*)
Uzun zamandır birbirimize kulaktan kulağa fısıldadığımız, dostların arasında dinlediğimiz yürüyüş bandosu Bandista, fikirleri, zikirleri, müzikleri ile bağıra bağıra karşımıza çıktı. Kendilerini her türlü kültür endüstrisinden sakınan ve bu algıyı yok edebilmek için kendilerine ulaşan herkesle mücadele sesi yaratan Bandista, bandrolsüz çıkartarak internet ve elden dağıttığı 'De te fabula narratur' (Anlatılan Senin Hikayendir) albümü ile unutulmaz devrim marşlarını bir kez daha hafızalarımıza kazıdı.
1 Mayıs'ta polisin yürümelerine izin vermemesi üzerine tepki amaçlı marş çalan, kutlamaların ardından Taksim Mis Sokak'ın sonunda söyledikleri marşlarla herkesi bir ağızda toplayan, Sabah ve ATV grevcileriningünümüz protesto müzik kalıbının dışında seslerini duyuruyor. 3 yıldır müzikle uğraşan Bandista ekibiyle merak ettiklerimizi, kim olduklarını ve 'devrimci' duruşlarını konuştuk. yanında şarkılı nöbet tutan Bandista,
» Bandista'nın anlamı ne?- Bando, Banditlik (haydutluk), Sandinist, İstanbul arasında mevhumları üzerinde sohbet ederken bu isim kendini yarattı ve kulağımızı da epeyce doldurdu. Sonra öğrendik ki İtalyanca'da büyük bir bando içindeki bir tane müzisyen demekmiş, özel ve ‘kıymetli’ bir şey değil, bando içindeki her bir müzisyen Bandista'ymış. Tarihin cilvesi yaptığımız işi tarif ettiğine inandığımız bir isme sahip olduk; zira biz tarihin bu noktasında içinden geldiğimiz tarihe olan borcumuzu ödüyoruz, bir taraftan da hepimizin ortak tarihini de borçlandırmak istiyoruz; müşterek ezgilerimizi, muhalefet ve mukavemet âlemimizin dilini, sloganlarını, öfke ve haklılığın neşesini, hikâyemizi kendimizce bir söküp yeniden takma faaliyetinden geçirip, bizden öncekilere bir selam ve bizden sonrakilere de devam diyebilecek şekilde icra ediyoruz; biz bu âlemde, bu kültür ailesinde, koca bandoda sadece onlarca sesten biriyiz, bir tane müzisyeniz, Bandista’yız.
»Bandista tepkiselliğin yolunu müzikle aramaya ne zaman nasıl başladı?- Bandista her şeyden önce bir ihtiyaçtan doğdu. Bir takım eylemlikler içindeyiz, farklı farklı direniş alanlarında fiziken, fikren, metinsel ya da görsel çabalarla yer alıyoruz ve tüm bu alanların bir noktada bir ritme, bir yürüyüş müziğine ihtiyacı var. Bandista o yüzden kendini her şeyden önce bir eylem bandosu, bir yürüyüş bandosu (marching band) olarak tarif etti ve etmeye devam ediyor. Bu yürüyüşün adı değişebilir, bu kelimenin gerçek manasıyla bir yürüyüş de olabilir, dünyayı değiştirmek adına, içinde yaşadığımız ideolojik-politik sistemi yerinden etmek adına, onlarca ayrı yoldan, bazen kimlerle yürüdüğümüzü, bazen bizzat yürüdüğümüzü bile unuttuğumuz ve bazen yerimizde daireler çizdiğimiz ‘o’ yürüyüş de olabilir. Ancak bu yürüyüş bizim için mitik bir menzile, her şeyin birdenbire değişeceği bir sabaha doğru değil, yürüyüşün kendisinde ısrar, zira yürüyüş öğretir, eylem öğretir, yerimizde daireler çizdikçe de ilerleyebiliriz, devrim her an, her yerde her adımımız da gerçekleşen ve gerçekleşmeyi sürdürecek bir şeydir ve bu anlamda biz devrimci ve devrimin müziğini yapıyoruz, sırf yürüyüşü sürdürmek de ısrar ederek ve daha fazla insanı yürümeye ikna ederek bile.
Tabii ki Bandista kati suretle bu yedi kişiden ibaret değil. Bizim Bandista konuştuğumuz herkes, Bandista dinleyen herkes, eline müzik aletini alıp ya da gırtlağına sesini koyup sokağa çıkan, muhalefete ve mukavamete dahil olan herkes birer 'bandit.’ Kendimizden menkul bir şey üretmiyoruz.
»Müziğinizi nasıl tanımlıyor sunuz?- Biz hiçbir şeyi keşfetmedik, yeni değiliz; ama bir şeyin sureti de değiliz. Bizim tek mirasımız dünyanın koca bir direniş tarihi aslında; sesiyle, sloganlarıyla ve diliyle. Bazı noktalarda yeniden öğrenilmesi, açıklayabilir olması ya da yeniden yaratılması gereken diliyle.
Bu nedenle Bandista açık kaynak, bu nedenle çoğaltın, dağıtın, icra edin, yeniden kurgulayın, sökün, takın.
»Yaptığınız müzikle kalıplaştırılış öğelerin dışına çıkıyorsunuz. Bandista yeniden derleyerek müzikal olarak farklılaştırdığı marşlarla saç kesimi farklı, yaşantısı farklı bir çok kişiye hitap etmeye, yumruklarını yukarı kaldırmalarına sebep oldu... Kalıpların dışında anlatmak istediklerinizin düğününü yapıyorsunuz...- Soru temelde devrimci müziğin ağırlığı ve sabit bir form ve disiplin içinde icrasına dair ve bizce bu bizim de içinden geldiğimiz, oldukça tanıdık olduğumuz bir form; ama böyle olmak zorunda değil. Herkesin ağıt okuma biçimi farklı. Bir şeyin hareketli olması onun içinin light, gevşek olduğu anlamına gelmez. Mesele orada eylemde olabilme halidir. Kolayca yeniden icra edilebilir, avamda ısrar eden bir müziğimiz var, zira 15 - 16 yaşında evinde oturan, solculukla hiç ilgisi olmasa bile muhalefet âlemine gönlü kayan biri sadece şarkıyı marşı sevdiyse çalabilsin. Çalabisin ki kültürümüz, hikâyemiz başka alanlara dağılabilsin, yayılabilsin.
'Biz devrimci müzik tarihinde yepyeni bir tarz mı bulduk ve yepyeni şarkılar mı söyledik,' hayır; böylesi cümlelerle yaptıklarımızı ele alsak, ne şu andaki inancımızla yaşıyor olurduk ne de hayata bu kadar korkmadan bakabilirdik.
Haklı mücadelemizde enternasyonal, ulus ötesi bir mücadele alanına inandığımız için böyle bir derlemeyi seçtik. Herhangi bir Kongolu, alt tabaka yoksulu ya da gazeteci ya da 50/D mağduru asistan ya da tekstil işçisi, bizim gibi güvencesiz çalışan herkez aynı şeyleri yaşıyoruz. Farklı mekânlarda yaşıyor, dışlanmaya maruz kalıyorlar belki ama aynı şeyleri yaşıyoruz.
Evet mağdur, yoksul ve yoksunuz, ama haklıyız ve kazanacağız da. Faşistler elinden bir ölüm varsa, dünyada, çevremizde bu herkes için elbette bir ağıttır. Öğelerimiz de coşku da olsa bizim için de bir ağıttır. Bu bizim dilimiz, biz böyle böyle ağıt yakıyoruz. Ellerimizi başımızın arasına koyup arkasından ağlayabileceğimiz bir şey değil, ağlamasını da çok iyi bilmemize rağmen.
Biz ekmek, adalet, özgürlük talep edenler doğamız dışında bir şey istemiyoruz. Sadece başka bir formun çağrısını yapıyoruz.
»'De te Fabula Narratur', Ulus Baker, Karl Marks üçlüsünün albümdeki yeri nedir?- Mülakatlara şunu vurgulayarak başlıyoruz,
isim yok, yüz yok. Aman gizli kalalım, esrar yaratılım olayı değil. Yani herkes her şekilde kim olduğumuzun farkındadır. Sokaktasın ortalıktasın, konser veriyorsun sonuçta. Sadece kurgulanmış görsellere dair politik bir tavır olarak bunda ısrar ediyoruz. Temelde bu anlatılan Bandista’nın değil anlatılanın hepimizin hikâyesi olmasına dair, o yüzden de
'De te Fabula Narratur' dedik.
Eğer ki Bandista dinleyicisi
Sabah ve atv grevindeki işçilerin ya da
tekstil işçilerinin,
güvencesiz asistanların ya da
vicdani redcilerin ya da kaldırım ortasında vurulan
Hrant Dink'in ya da ya da ya da… İşlerin artık o kadar kötü gitmediğini düşünen varsa eğer tek sözümüz: “De te fabula narratur.” Biz işleri elimize almamakta ısrar edersek daha da iyiye gitmeyecek dünya. O yüzden reform değil, devrim talep ediyoruz.
Ulus Baker'i ise çok özneleştirmeye gerek yok. O da bir bandittir kendisi. Her şeyden öte bir dost, hiyerarşileri reddeden, bildiğini aktaran, senden bir şey öğrenmeye çalışan, tüm gösteri toplumuna, içselleştirilmiş totaliter yaşama direnen bir arkadaşımız, hocamızdır. Bu yaşananlar onun da hikâyesidir aslında. Albümde bencilce bir şey yaptıysak eğer o da 'Her şeyin şarkısı'nda oldu. Ulus'u bilen tekrar hatırlasın, bilmeyen de bir dönsün, baksın.
Bu dünyadan Ulus Baker geçti. Gözlere soka soka yapmasa da, yakıp, yıkmadan geçti diyemez kimse.
»Müzikal açıdan Bandista ve şarkılarının içeriği olumlu söylentilerle yayılıyor. Avrupa’daki ska, punk tarzı ve hafif muhalefet eden gruplara benzetiliyor biraz da...- Başka bir perspektifle bakmak lazım. Kültür endüstrisi ve bunun yarattığı ve işine gelen müzik türleri diye bir mevhum var hayatımızda. Müzik türlerinin ehlileştirilmesine dair bir sorun da var. Özgün, devrimci müzik de bunun mağduru aslında. Muhalif müzik yapıyorsan bağlama zorunludur. Form olarak zorunludur. Sadece görüntü bile olarak olması zorunludur. Bandista'da da olabilirdi, ama yok; kullanamadığımız için değil, kullanmayı tercih etmediğimiz için, bilinçli olarak
bağlama yerine buzukiyi koyduğumuz için.
»Bandista popülerizme karşı mı peki?- Değil. Kültür endüstrisi üzerinden yürütülen poplaşmaya, her şeyleştirmeye karşı.
»Tüm bu olumsuzluklara rağmen Bandista'nın ve fikriyatının koruyuculuğunu, devamını nasıl sürdüreceksiniz?- Bunu bilemeyiz. Şu anda bir eylem halindeyiz ve eylemin her düzeyi öğrettiğine inanıyoruz.. Bandista üzerine böyle bir kurgudan bahsediyorsak böyle bir kurgu yapamayız. O zaman Bandista’yı bir şeye dönüştürmeye başlarız. Ama Bandista'da fiilen müzik icra eden yedi kişi var. Bu yedi kişi hep aynı yedi kişi mi olacak bunu da bilemeyiz. Değişebilir. Bandista kendini hep müzikal olarak mı ifade edecek, bunu da bilemeyiz, bu da değişebilir. Bütün her şeyden sonra başka bir Bandista çıkar ve başka bir tarz yapıyor olur. Bu yürüyüş ve eylemin göstereceği bir şey.
»Eklemek istedikleriniz?- Her direnen insan bir başka, direnen insandan haberdar olmalıyız.
Muhalefet - mukavemet âleminin üyesi çok insan olduğunu biliyoruz, çok yoldaşımızın olduğunu biliyoruz. Ulus adı altında sınırlar içine sıkıştırılmış coğrafyalardaki tüm yoldaşlarımızla beraber tüm cesaretimizle, ezgilerimizle, şarkılarımızla, sözlerimizle başka başka formları yansıtan, paylaşan, ama hikâyemizi anlatan onlarca Bandista olması temennisiyle.
(22 Mayıs 2009'da Birgün gazetesinde yayınlandı.)
Bandista'yı dinlemek ve şarkılar için: www.tayfabandista.orgAlbümü edinmek için: Şehirdeki ilk direniş eylemine katılın...