ATİNA'DA HERGÜN ÜCRETSİZ DAĞITILAN Bİ GAZETENİNDE İÇİNDEN BU BİLDİRİ ÇIKIYOR..
“Sevgili okuyucu,
Şu anda elinde tuttuğun yayın organı
bedava. Ama bu, bir bedeli olmadığı anlamına gelmez. Hatta bir şey bedavaysa
bedeli bir o kadar fazla oluyor. Bu yayın sana, en iyi viskiyi, yeni bir
arabayı, iyi bir filmi, kaçırılmayacak bir gösteriyi, iyi bir restoranı, ünlü
bir tiyatroyu, geleceğin, maddi durumun ve duyguların için bedava tahminleri ve
tabii bolca kültürü nerede bulabileceğini
-hem de bedava- söyler. Bedava
metinler, bedava fikirler, bedava yorumlar, çıplak veya giyinik bedenler
bulursun. Böylece kanepende uzanarak, metroda bulduğun boş yere, hatta
tuvaletinin klozetinde oturarak bedava ‘haberdar’ olursun. Şehirde neler
olduğunu öğrenmen için en kolay ve en zahmetsiz yoldur bu; hatta en iyi viskiyi,
yeni arabayı, iyi bir filmi, kaçırılmayacak bir gösteriyi, iyi bir restoranı,
ünlü bir tiyatroyu ve bolca kültürü her an tüketmeye hazırsındır. (.....) Ancak
elindeki yayında bulacağın şeyler bu şehirde yaşananların hepsini yansıtmıyor.
Bu şehirde öyle şeyler oluyor ki, elindeki yayın hiçbir zaman seni bunlardan
haberdar etmez.
6 Aralık Cumartesi gecesi, 15 yaşında bir öğrenci olan
Aleksandros Grigoropoulos, bu şehrin göbeğinde, göğsüne hedef alan bir aynasız
tarafından öldürüldü. Bu şehrin ve her şehrin merkezinde ve mahallelerinde,
yakınında ve uzağında, binlerce insan, bir hiç uğruna kaybedilmiş bir can ve
bundan öte her gün sömürü düzeninde, çalışma masalarında, savaşta, televizyonun
başında, hapislerde, sınırlarda bitmek tükenmek bilmeyen saatlerde yitirilen
yaşamlar için sokaklara döküldü. Hatta elinde tuttuğun yayın, sayılarından bir
tanesini seni ‘haberdar’ etmek için bu konuya ayırdı. Sana beleş fotoğraflar,
beleş yorumlar, beleş öngörüler sundu. Öngöremediği ve sana söylemediği tek şey,
aslında hiçbir şeyin sona ermediğiydi. Aleksis’in günlerinin ardından,
ellerinden kayan hayatları için eylem yapan 300’den fazla kişinin
tutuklandığını; aralarında 18 yaşın altında gençler ve kırık bir vitrinden bir
cep telefonu aldılar diye terörist gözüyle bakılacak olan göçmenlerin bulunduğu
63 kişinin hâlâ içeride olduğunu sana söylemedi.
Sana ayrıca, 23
Aralık’tan itibaren işinden evine dönerken kezzap saldırısına uğrayan Kostandina
Kouneva’nın, hâlâ yoğun bakımda olduğunu, görme yetisinde ve solunum sisteminde
ciddi sorunlar olduğunu söylemedi. (......) Eğer hâlâ bu yayının sayfalarını
çevirirken, kendini bu şehirde yaşayan ve aynı şeyleri paylaşan bir okuyucu
cemaatinin üyesi hissediyorsan, inan bize, derginin kapağını kapatır kapatmaz bu
duygu geçecek. İşte o zaman, bizlerden bazıları arzularını ve faaliyetlerini
kolektif bir şekilde örgütleyen hakiki bir cemaatin üyeleri olma çabasını
sürdürürken, sen kendini kanepende, otobüsünde, tuvaletinde yalnız başına
bulacaksın. Bu cemaat, sana ücretsiz değil ancak bedelsiz sunulan metinler,
afişler, flyer’lar basıyor, çünkü bedelini sadece biz ödüyoruz. Tüm bunların
aracılığıyla tüketim kültürünün yerine başka bir kültürü öneren özerk
örgütlenmelerin faaliyetlerine yer açıyoruz.
İktisat Fakültesi ve Politeknik,
Genel İşçi Sendikası gibi çeşitli işgallerden geçtik. Şimdi ise Devlet Opera ve
Balesi işgalindeyiz. Ama merak etme, kaybolmayacağız.
Devlet Opera ve
Balesi İşgali