Komşudaki devrimci gençlerin, Nazım Hikmet‘in şiirine atıfla,
‘sen yanmasan ben yanmasam‘ diye selam gönderdikleri, bu toprakların kahredici kaderi de sokağın bu işaretine yanıt verebildiğimiz ölçüde değişebilir.
***
‘Tarihin sonu‘ safsatası Atina sokaklarında yalanlanırken; sokağın ateşi kapitalizmin gerçek krizinin de işaretlerini oluşturuyor. Aleksis‘in gecelerinde sokaklarda yürüyenler, üniversite işgallerinde türkü söyleyenler, greve çıkan işçiler, tarihin değişeceğine dönük bir iyimserliği zihinlerde ve kalplerde bir kez daha var ediyor.
Kimilerinin beklediği gibi ‘ortalığın bugün yarın durulması‘ mümkün değildir, bu hareket tarihin kaosu olacak, her yerde başka biçimlerde kendini gösterecek, sokakları Mayıs 68‘e çevirerektir.
Çünkü, yürüyen başka bir dünyanın ufkudur.
Yunanistan‘da neler olup bitiyor? Eylemlerin politik muhtevası nedir? Bununla ilgili olarak, İktisat Fakültesi‘ni işgal eden öğrencilerin bildirilerinden bir bölümünü aktarmak yanıt için yeterli olacaktır, "Bu soğukkanlı cinayeti devlet şiddetinin münferit vak‘ası olarak görmediğimiz gibi, sadece ‘kötü sağcılara‘ değil, bütün hükümetlere ve toplamda baskıcı ve sömürücü burjuva demokratik rejimine karşı başkaldırıyoruz. Bu yüzden herhangi bir bakanın ya da hükümetin istifasını falan istemiyoruz. Ne de bu cinayetin ardından adaletin yerini bulması gibi bir beklentimiz var. Adalet, hiçbir devlet cinayetinde sözkonusu olmadı, şimdi de olmayacak. Sadece yayılan öfke,sokaklarda verilen yanıtın keskinleşmesi... Hepimizin farkında olduğu baskıcı gerçekliği, üzerinde yükseldiği kapitalist sistem ve otoriter ilişkileri toplumsal-sınıfsal öfkemizin hedefi haline getirmeyi arzuluyoruz."
Hareketin kapitalizme ilişkin bütünlüklü ve radikal eleştirisi, sokağa da yön vermektedir. Öğretici olan da bu fikri radikalliğin kendisidir. Bunun kendisi reaksiyonun kurucu bir özü de içerisinde barındırması, kapitalizmi aşmaya dönük bütünlük bir tahayyülün yeniden oluşturulması noktasında, önemli bir birikimdir.
O nedenle Aleksis‘in geceleri hepimizindir!
***
Bu hareketlilik son yıllarda neo-liberalizme karşı gençlerin, işçilerin, emekçilerin kitlesel ve militan bir tarzda geliştirdiği muhalefetin devamı ve bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Avrupa‘nın değişik yerlerinde de bu tür kitlesel direnişler gerçekleşmekte, gençlik ve işçiler bu direnişin asli özneleri olarak yön vermektedir.
Bu elbette dünyayı bugünden yarına alt üst edecek bir gelişme olmasa da, öncelikle zihniyet dünyalarını ters yüz eden bir gelişme olarak zihinleri sarsdığını söylemek mümkündür.
Komşudaki devrimci gençlerin, Nazım Hikmet‘in şiirine atıfla, ‘sen yanmasan ben yanmasam‘ diye selam gönderdikleri, bu toprakların kahredici kaderi de sokağın bu işaretine yanıt verebildiğimiz ölçüde değişebilir.
Ülkemiz gerçekliğine baktığımızda ise umudu da karamsarlığı da görmek mümkündür. Toplumsal muhalefetin bir bütün olarak cılız olduğu, fikri ve örgütsel planda dağınıklık yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Karamsarlığın kaynağı hareketin objektif durumudur. Umut da bu karamsarlığın içerisinde filizlenmektedir. Solun toplumu ve düzeni radikal biçimde dönüştürmeye dönük ufkunun silikleşmesi, düzen içi siyaset arayışlarının ve düzenin tüm kirliliklerini içerisine alan bir iklimin yarattığı olumsuzluklara karşı; politik ve pratik anlamda buna karşı konumlanarak gelişen mücadele çizgisi, bizim iyimserliğimizin kaynağıdır.
Diğer yandan özellikle son zamanlarda, AKP‘ye karşı emek eksenini esas alan bir mücadele çizgisi, üniversitelerde, emekçiler arasında hatırı sayılır bir politik etkinliğe dönüşüyor. Sokaklar hareketlendi. 29 Kasım‘da Ankara‘da on binlerin katıldığı eylem de bu umudun gerçek bir göstergesi dir.
Bunun daha örgütlü ve bilinçli bir çalışma sürecinin içerisinde, hayatın değişik alanlarına doğru yönelerek sürdürülmesi de bu sürecin temel görevlerinden bir tanesidir. Bu yapılmadan bugünkü mevcut hakeketliliğin bir alternatife dönüşmesi mümkün olamaz.
Bugün, tarihin bu döneminde gelişen iyimserliği gerçeklikle birlikte ele alarak, mücadenin politik ufku ile birlikte örgütsel dayanaklarını da büyütmeye ve geliştirmeye dönük, politik-pratik bir eylemliliğin inşa edilmesi, kurucu bir dinamiği ortaya çıkarabilecektir.
***
Mücadelenin içerisinde herkesin kendini aşabilmeyi önüne koyması elzemdir. Bunun yerine kendini bütünün yerine koyarak konuşmak dev aynası yanılgısı yaşamak dışında bir anlama gelmez. Herkesin ancak cürümü kadar yer yakacağı, sözlerinin değerinin ve etkisinin de nihayetinde o kadar olacağı, kimsenin aklından bir saniye olsun çıkmamalıdır.
Bu nedenle, 29 Kasım mitinginin ardından kimi çevrelerin, ‘ev sahibi‘ modunda özellikle bizi işaret ederek yaptığı mesnetsiz eleştirilere yanıtımızı alanda verdiğimizden, üzerinde durmayı gereksiz buluyoruz. Ancak bu tartışmayı yürüten arkadaşların dönüp bir kendilerine bakmalarında da fayda olduğunu da dostça hatırlatmak isteriz.
***
Bütün bu gereksiz tartışmaların ötesinde asıl görev bugün, emekçilerin, gençlerin, işçilerin muhalefeti örgütlemek, mücadeleyi büyütmektir.
Daha önce sokağa yönelik çağrımızın, ‘sokağın örgütlenmesini ve sokağın politik inisiyatifinin, emekçilerin, gençlerin, yoksulların siyasete müdahale yol ve yöntemlerinin yaratılmasını içeren, çok yönlü bir inşa, biriktirme ve yaratma süreci‘ olarak algılanması geretiğini ifade etmiştik.
Şimdi her şeyden çok bu yönden çalışmalarımızı sistemli, organize bir biçimde sürdürmeliyiz.
Geçtiğimiz günlerde bu yönde olumlu gelişmeler yaşadık. 29 Kasım‘da alanı isyana ve gençliği boyayarak yürüyün ‘Geleceğimizi İstiyoruz‘, eylemin ardından gerçekleştirdiği forumla birlikte, hayatta,sokakta ve kavgada BİR ADIM DAHA attı.
ÖDP krize karşı ‘Zenginler-Patronlar Ödesin‘ başlığıyla merkezi bir siyasal faaliyet başlatarak, her yerde bu süreci örgütleme görevini önüne koydu.
Önümüzdeki günler bu görevlerin yerine getirilmesi için yoğun bir mücadele süreci olarak kavranmalı, bu görevlerin yerine getirilmesi noktasında bütün gücümüz seferber edilmelidir. Solun içinde yaşanan tartışmalara, kırılmalara, krizlere bizim yanıtımız bu mücadele sürecinin kendisi olmalıdır, olacaktır.
AKP elpe pençe divan durmuş IMF heyetini beklemeye koyuldu, bizde IMF‘yi her yerde karşılamaya hazırlanıyoruz!
Sokağa!